Kasım ayının ilk haftası ofisimizde haftasonları da tam mesai vardı. Ama bu defa Google reklamlarına değil Türk sinemasına emek verdik. Başrolünde Ahu Türkpençe'nin yer aldığı bir aile dramının anlatıldığı Köksüz filminin bir bölümünde, günümüzün 8 saatini geçirdiğimiz masalarımız film dekoru oldu, mutfağımız set, masalarımız gardrop...
Bir sinema projesinde yer almak hepimiz için çok ilginç bir deneyimdi. Ekranlarımızın karşısında sanki olay gerçekmişçesine, yoğun bir duyguyla izlediğimiz sahnelerin gece-gündüz demeden çalışan onlarca insanın emeği olduğunu, birkaç saatte tükettiğimiz filmlerin aylar süren koşuşturmacanın eseri olduğunu anlayabilmek için orada bulunmak gerekiyordu.
Hazır oradayken ilk defa sinema oyunculuğu deneyimini yaşayanlarımız oldu; Personel Müdürümüz , Pazarlama ve Satış Temsilcimiz Yeliz Karakaş ve Ofis Görevlimiz Esma Alaca.
Bir de, fırsattan istifade, Köksüz filmi ve Türk izleyicisi hakkında Deniz Akçay ile röportaj gerçekleştirenlerimiz;
Deniz Akçay 10 yıldan fazla süredir senaryo yazarlığı yapmış, çok genç ve yetenekli bir yazar. İzmir'de doğmuş büyümüş ve küçük yaşlarda babasını kaybetmiş."Belki de" diyor, "Köksüz'ü yazarken, babamı kaybetmiş olmanın verdiği duygulardan beslendim."
Işıl Yılmaz Sümer: Sizin maceranız nasıl başladı?
Deniz Akçay Katıksız: Ege Üniversitesi Tarih Bölümü Hazırlık öğrencisiydim. O yıl çok depresif bir yıldı benim için. Her gün aynı saatte eve geliyor, hep aynı şeyleri yapıyordum. Hiçbir sosyal hayatım yoktu. Tek yaptığım şey, hafta içi ben eve geldiğim saatlerde yayınlanan "Ayrılsak da Beraberiz" izlemekti. Bir gün eve geldim, dizi yok. Ertesi gün ve takip eden birkaç gün daha böyle oldu. Ben de sebebini sormak için dizinin Tükenmez Kalem'e e-mail attım. Ama çok uzun bir maildi, artık nasıl biriktirmişsem. Tesadüfen o maili de Birol Güven okumuş ve bana geri dönüş yaptı. Trt ile yaşanan bir anlaşmazlık sonunda diziyi haftada 2 güne indirmek zorunda kaldıklarından ve eğer O'na yazdıklarımı Trt'ye de gönderebilirsem çok iyi olacağından bahsetmiş. Bunun üzerine ben de dizi için neler yapabilirim diye düşünürken aklıma bir bölüm senaryo yazmak geldi. Oturdum, bir bölüm yazdım ve gönderdim. Birol Güven olumlu geri dönüş yaptı, bir konu belirledik birlikte. Bana senaryo şablonu gönderdi; daha önce hiç görmemiştim. Ona uygun olarak Ayrılsak da Beraberiz'e bir bölüm yazdım. Birol çok beğendi ve "biz bunu çekiyoruz, gel paranı al" dedi. Böylece ben resmi olarak Ayrılsak da Beraberiz'in senaryolarını yazmaya başladım. O iş çok uzun sürdü, 400 bölüm. Ama tabii, her bölümü ben yazmıyordum. Farklı kişilerden de yardım alıyorlardı. Derken ben Tarih'i bıraktım, Sinema-Tv okumaya başladım Ege Üniversitesi'nde.
Işıl Yılmaz Sümer: İstanbul'a okul bittikten sonra mı taşındınız?
Deniz Akçay Katıksız: Hayır, öncesinde de gidip geliyordum. Ama tam anlamıyla yerleşmem okul bitişine denk geliyor.
Işıl Yılmaz Sümer: Daha sonra da senaristlik yılları başlıyor...
Deniz Akçay Katıksız: Gani Müjde ile "Hayat Bilgisi" dizisini yazdık ve ben sonra dramaya geçtim. Küçük Kadınlar, Şöhret gibi uzun soluklu dramlar yazdım.
Işıl Yılmaz Sümer: Neden komediyi bıraktınız?
Deniz Akçay Katıksız: Komedi ne yazık ki çok reyting getiren bir tür değil. Çok izlediği dönemde bile başata oynayamıyor. Oysa reklamverenlerin hedefi çok izlenen, reytingde ilk sırada olan dizilerdir. Türk izleyicisi entrik kurguyu sever. Bir hikayesi olan, yıllarca devam eden hikayeler çekici geliyor.
Işıl Yılmaz Sümer: Köksüz sizin ilk uzun metrajlı filminiz ve bu defa bir de yönetmenlik yapıyorsunuz. Senaristlik ile yönetmenlik arasında nasıl bir fark var?
Deniz Akçay Katıksız: Temel zıtlığı senaryo yazarlığı yabanilik gerektiyor. Senaryo ya da herhangi bir şey yazarken yalnız olmalısınız oysa ki yönetmenlik öyle değil. Sürekli koşuşturma halindesiniz, etrafınızda birçok insan var. Kendi başıma çalışırken birden kalabalık bir ortamda çalışmak farklı geliyor.
Işıl Yılmaz Sümer: Köksüz ile devam edelim. Nedir Köksüz'ün hikayesi?
Deniz Akçay Katıksız: Köksüz bir aile dramı. Kocası öldükten sonra yalnızlaşan bir annenin ve üç çocuğunun hikayesi Anne eşi öldükten sonra histerik bir hal alıyor. Aile reisi yok ve birinin bu rolü üstlenmesi gerekiyor. Feride de, evin en büyük çocuğu, hiç istemediği halde, domestik anne tarafından evin reisi olarak atanıyor. Aileyi geçindiriyor, kardeşlerinin sorumluluğunu üstleniyor. Ama aslında tek derdi bir an önce evlenip evden uzaklaşmak.
Evin tek erkek çocuğu, siz onunla tanışmadınız, babadan doğan otorite boşluğunu doldurmak, aile reisi olmak istiyor ama yaşı da ekonomik gücü de buna izin vermiyor. Aslında bu tabiri çok kullanmak istemesem de Freudyen bir film oldu bu. Ben babamı erken yaşta kaybettim ve o yüzden sanırım, filmdeki "babasızlık" duygusunu iyi biliyorum. Buradan yola çıktım.
Işıl Yılmaz Sümer: AdresGezgini dışında hangi mekanlarda çekim yapıyorsunuz?
Deniz Akçay Katıksız: Filmin büyük bir bölümü Çamdibi'nde geçiyor. Çamdibi genellikle göçmen ailelerin yaşadığı, İzmir'in orta ekonomik sınıfa ait muhitlerinden biri. Bir Boşnak mahallesinde gerçekleşiyor çekimler. Hatta yarın Kına Gecesi sahnesini çekeceğiz.
Işıl Yılmaz Sümer: Röportaj için teşekkürler, ilk filminizde başarılar diliyoruz.
Deniz Akçay Katıksız: Ben teşekkür ederim.
Bu röportaj 25 Kasım tarihinde gerçekleştirilmişti. Köksüz filmi geçtiğimiz haftalarda gösterime girdi ve sinema eleştirmenleri tarafından çok olumlu yorumlar aldı. Hatta Ulusal Yarışma’daki Karnaval, Soğuk, Saroyan Ülkesi ve Devir gibi filmlerin bir adım ötesine geçtiği konuşuluyor.
"Köksüz" İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 32. İstanbul Film Festivali'nde gösterildi ve ulusal yarışma kategorisinde 'Seyfi Teoman En İyi İlk Film' ödülüne ve Radikal Gazetesi Halk Ödülü'nün de sahibi oldu.
AdresGezgini ekibi olarak bu deneyim için Köksüz ekibine, Yaşar Üniversitesi Film Tasarımı öğrencilerine ve Deniz Akçay Katıksız'a teşekkür ediyoruz.
YORUMLAR
ilhami | 30 Mayıs 2013
Farklı birşey ararken buldum sitenizi, çok faydalı paylaşımlar var. Teşekkürler.
Işıl Yılmaz Sümer | 30 Mayıs 2013
Biz teşekkür ederiz :)